izmir Kemeraltında 904, 910 ve 892. Sokaklar arasında bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Vakıf kayıtlarında ve arşiv belgelerinde de ismine rastlanmamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XIX. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.
Han düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla ve ilavelerle özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Günümüzde kuzey cephesi yeni yapılan yapılarla kapatılmıştır. Han ortada bir koridor, iki yanına sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Bu odaların üzerleri beşik tonozlarla örtülmüştür.
Hana doğu ve batı cephelerindeki kapılardan girilmektedir. Bunlardan batı cephesinin üzerinde ikinci bir katı andıran bölüm varsa da hanın bütünü hakkında fikir verecek kalıntıya rastlanmamıştır. Doğu cephesindeki taş söveli giriş kapısının iki yanında ikişer dükkân bulunmaktadır. Han odalarının ortasındaki koridor 1986 yılı başında yapılan bir tadilatla ikiye bölünmüş, güneyde kalan bölüm dükkânlar haline getirilmiştir.
Bir zamanlar iç limana çok yakın olan Esir Hanı, içinde yapılan esir ticareti nedeniyle bu isimle anılır olmuş. Neyse ki 1854 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda esir ticareti yasaklanmış. Bununla birlikte 19. yüzyılın sonlarına doğru hanın hem adı hem de işlevi değişmiş. Bir depo hanı olarak kullanılmaya ve 'Abdülkadir Paşa Hanı' adıyla anılmaya başlamış.
Aslına bakarsanız, kentte 18. yüzyıl sonlarına doğru bu ticaret bir 'amele pazarı'na dönüşmüş. Bu değişimin kaynağı ise Avrupalılar'ın 18. yüzyılda Batı Anadolu'da ayanlar aracılığıyla pamuk üretimine başlaması. Buradaki pamuk çiftliklerinde çalışmak üzere Ege adalarından dahi kente gelenlerin olması, handa yoğun bir işçi pazarının oluşmasına neden olmuş.
Esir Hanı'nın kitabesi günümüze ulaşamamış olsa da konumu ve mimari özellikleri göz önünde bulundurularak 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başına tarihlendirilebilir. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar sonucunda orijinal durumunu önemli ölçüde kaybederek günümüzdeki halini almış. Hanın cephelerinin büyük bir bölümü de birçok yapı tarafından kapatılmış.
Esir Hanı'nın doğu ve batı cephelere açılan iki kapısı bulunuyor. İnşa edildiği dönemde, hanın liman tarafı ana giriş olarak kabul edilir, her iki giriş de kemerli ve geniş kapılarla korunurmuş. Üstü kiremitle örtülü hanın inşasında kesme taş, kaba yonu taş ve tuğla kullanılmış. Hanın ortasında bulunan koridorunun her iki yanında karşılıklı dükkânlar yer alıyor.
Bir zamanlar iç limana çok yakın olan Esir Hanı, içinde yapılan esir ticareti nedeniyle bu isimle anılır olmuş. Neyse ki 1854 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda esir ticareti yasaklanmış. Bununla birlikte 19. yüzyılın sonlarına doğru hanın hem adı hem de işlevi değişmiş. Bir depo hanı olarak kullanılmaya ve 'Abdülkadir Paşa Hanı' adıyla anılmaya başlamış.
Aslına bakarsanız, kentte 18. yüzyıl sonlarına doğru bu ticaret bir 'amele pazarı'na dönüşmüş. Bu değişimin kaynağı ise Avrupalılar'ın 18. yüzyılda Batı Anadolu'da ayanlar aracılığıyla pamuk üretimine başlaması. Buradaki pamuk çiftliklerinde çalışmak üzere Ege adalarından dahi kente gelenlerin olması, handa yoğun bir işçi pazarının oluşmasına neden olmuş.
Esir Hanı'nın kitabesi günümüze ulaşamamış olsa da konumu ve mimari özellikleri göz önünde bulundurularak 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başına tarihlendirilebilir. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar sonucunda orijinal durumunu önemli ölçüde kaybederek günümüzdeki halini almış. Hanın cephelerinin büyük bir bölümü de birçok yapı tarafından kapatılmış.
Esir Hanı'nın doğu ve batı cephelere açılan iki kapısı bulunuyor. İnşa edildiği dönemde, hanın liman tarafı ana giriş olarak kabul edilir, her iki giriş de kemerli ve geniş kapılarla korunurmuş. Üstü kiremitle örtülü hanın inşasında kesme taş, kaba yonu taş ve tuğla kullanılmış. Hanın ortasında bulunan koridorunun her iki yanında karşılıklı dükkânlar yer alıyor.