Tarihi Mekanlar Kişisel Ansiklopedi Erol ŞAŞMAZ
  İZMİRİN ÖZEL MEKANLARI
  İZMİRİN MEDRESELERİ
  İZMİRİN LEVANTEN EVLERİ
  İZMİRİN ÖREN YERLERİ
  İZMİRİN MÜZELERİ
  İZMİRİN ENDÜSTRİ MİRASI
  İZMİRİN İLÇELERİ
  İZMİRİN CAMİLERİ
  İZMİRİN KİLİSELERİ
  İZMİRİN ANITLARI
  İZMİRİN ŞEHİTLİKLERİ
  İZMİRİN HANLARI
      MERKEZ HANLARI
      BORNOVA HANLARI
      KINIK HANLARI
      KEMALPAŞA HANLARI
      ALİAĞA HANLARI
      BERGAMA HANLARI
      MENEMEN HANLARI
      TİRE HANLARI
  İZMİRİN HAMAMLARI
  İZMİRİN KAPLICALARI
  İZMİRİN ÇEŞMELERİ
  İZMİRİN SU KEMERLERİ
  İZMİRİN KÖPRÜLERİ
  İZMİRİN KALELERİ
  İZMİRİN SAAT KULELERİ
  İZMİRİN TÜRBELERİ
  İZMİRİN KERVANSARAYI
  TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ

Mail listemize abone
olun, güncel
yayınlarımızdan
haberdar olun!

Bunun için,
Lütfen mail adresinizi girin.
  Ana Sayfa   |  İletişim   
Kemeraltı - Guiffray Hanı/ Bakırcıyan Hanı/ Hamparsumyan Hanı??- (Konak Merkez)

İktisat Kongresi'nin düzenlendiği bina “Hamparsumyan” adlı kişinin yaptırması ile ilgisi yoktur. Önceleri Guiffray ve Tissot'a ait olan yapı, daha sonra sadece Guiffray'nin malı olur ve Guiffray de yapıyı Bakırcıyanlar'a satar. Yapıyı Bakırcıyanlar'dan satın alan İzmirli tüccar Şerif Remzi Reyent vefat edince miras yeğeni Ayla Ökmen'e kalır ve Ökmen'in adını taşıyan vakıf ise kırk yıldan fazla zaman önce yıkılan yapının arsasını İzmir Valiliği nezdinde devlete satar.

Osmanlı vatandaşı olup da ABD'de Hamparzum adıyla bilinen Aram Hamparsumyan incir tüccarı olan bir kişidir. İzmir'den özellikle ABD'ye incir ihracatı yapan en önemli tüccardan biridir. 19. Yüzyıl ortalarına doğru Dünya'da ticaret arttıkça, Büyük Menderes Vadisi'nde yetişen incir, lezzetiyle dünya çapında tanınır hale gelir. Uyanık bir tüccar olan Hamparzum, inciri "Deve Markası" ile ve "Smyrna İnciri" olarak pazarlayarak, malını tüm dünyada tanıtır. İngiliz ticaret evlerinin de desteğini alan Hamparzum, dünya pazarlarının incir kralı olarak anılırken, işlemeden paketlemeye kadar tüm yöntemleriyle Batı Anadolu'nun üretici ve esnafını derinden etkiler.

Hamparsumyan, yaptığı işi 1911 yılında İngiliz ortaklığı olan Smyrna Fig Packers Ltd. şirketine devrederse de, 1913 yılında İzmir'e vali olarak atanan ve azınlıklarla yakın ilişki içinde olan Rahmi Bey'in teşvikiyle şirkete rağmen kendi hesabına incir işleyip pazarlamaya devam eder. 1914 yılında ise Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasından sonra, Levanten tüccarlardan H. Giraud'nun yardımıyla şirket hisselerini satar ve piyasada hayali bir patlama yaratır. Hamparsumyan vakası olarak bilinen bu gelişme Osmanlı tüccarlarının sosyal ve ticari yapısında önemli bir olay olur. Aram Hamparsumyan'ın bu dönemlerde basım işleriyle uğraştığı ve kartpostal editörlüğü yaptığı da bilinmektedir. Ayrıca yine İzmir'de Djanik Elmassian, Emmanuel ve Whittal şirketleri ile birlikte meşe palamudu ve meşe palamudu özü ihracatı yaptığı da belgelerde görülmektedir. Cumhuriyet öncesinde Hamparsumyan soyadını taşıyan ve farklı yörelerde yaşayan kişiler de bulunmaktadır. Bu bölgeler arasında Kozan (Adana) ve Elazığ da vardır.

Ancak Hamparsumyan'ın Osmanlı vatandaşı olmasına karşın ülke aleyhine çalışmalar içinde bulunduğu da belgelerde kayıtlıdır. 8 Eylül 1896 tarihli bir evrakta "Marsilya'dan İzmir'e gelmekte olan Hamparsumyan'ın takibe alınması." bildirilmiştir. Bunun yanı sıra 1917 yılında Atina'da Halebliyan adlı yine İzmirli bir başka tüccarla birlikte komitacılara para topladıkları öğrenilmiş ve 5 Şubat 1917 tarihli talimat ile Aydın Valiliği'ne soruşturma yapılması talimatı verilmiştir. Soruşturma sürerken bu kişilerin "Yollar kapalı olduğu için dönemedikleri" şeklindeki cevapları da 31 Mart 1918 tarihli yazışmada kayıtlıdır.

( 1924 İZMİR İKTİSAT KONGRESİ )

Bugün Kestane Pazarı, 857. Sokak’taki otoparkın yerindeki yükselen bu tarihi bina 12 Eylül darbesinden sonra yıkıldı. Arşivlerde fotoğrafı bile olmayan bu binanın iki katlı dev bir yapı olduğu biliniyor.

Kongre sırasında binanın bir bölümünde, Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen incir, zeytinyağı, pamuk, meyankökü, bakliyat, bamya, helva, makarna, balık, sabun, kendir, peştamal, kösele, havlu, süslemeli tabak, aktar malzemesi, ipek kozası, sigara kâğıdı, ıtriyat, gülyağı, seccade ve halı, çiçek, saksı, sandalye gibi envai çeşit ‘yerli malının’ sergilendiği pavyonlar açılmıştı. Hanlar, oteller, lokantalar ağzına kadar dolmuştu. Hatta bazı İzmirliler evlerini bile misafirlere açmıştı. Belediye Başkanı ve şehrin ileri gelenleri delegelere toplu yemekler veriyor, zengin delegeler ölmüşlerinin ruhuna çeşitli camilerde mevlit okutuyorlardı. Kısacası ‘yangın yeri İzmir’, biraz zoraki de olsa küllerinden yeniden doğuyordu.

O günlerin havasını 25 Şubat 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesi muhabiri şöyle anlatıyordu: “Kongre münasebetiyle İzmir bir kat daha pahalandı. Koskoca şehirde adamakıllı yemek yiyebilecek iki lokanta bile yok. Bir tabak et otuz, adi bir kuru fasulye yirmi, bamya gibi yaş sebze otuz kuruş. Yemeklerde de yenecek hiçbir hal yok. Oteller lebaleb dolu…”

Delegelerin ezici çoğunluğu İstanbul’dan ve İzmir’dendi. Bunun dışında Erzincan, Erzurum, Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar), Mesudiye, Malatya, Zonguldak, Bartın, Düzce, Göynük, Mudurnu, Edirne, Sungurlu, Mersin, Seyitgazi ve Kütahya’dan delegeler vardı. Mesleki zümrelerin dışında, kongreye Fransa Dar’ül-Fünun ve Mekatib-i Aliye Mezunları Cemiyeti, Macaristan Türk Mezunları Cemiyeti gibi konuyla ilgisiz kuruluşlar da delege göndermişti. Fevzi (Çakmak) ve Asım (Gündüz) Paşalar ise kongrenin şeref konuklarıydı.

İktisat Vekili Mahmut Esat Bey, konu ilk ortaya atıldığında kongreye “Avrupa’nın sanayici, tüccar ve ziraatçılarını dahi davet ettiği” halde, Milli Mücadele sırasında Kemalistlerin can simidi olan Sovyet Rusya’nın Ankara Sefiri Aralof’u ve “kardeş” Azerbaycan’ın Ankara Sefiri Abilof yoldaşları sadece “protokol” icabı kongreye davet etmişti. Tahmin edileceği üzere, Batılı ülkeler gazete yoluyla yapılan bu davete icabet etmemiş, buna karşılık Türkiye’den hâlâ umudunu kesmeyen Rusya, Ukrayna, Mavera-i Kafkas Şûralar Cumhuriyeti adına kongreye tebrik telgrafları gönderilmişti.

Mustafa Kemal’in açış konuşması Sonunda beklenen an geldi ve İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat 1923 günü saat 10.00’da, Mustafa Kemal’in uzun ve etkili açış konuşmasıyla başladı. Konuşmanın en dikkat çekici yanı, o güne dek her fırsatta tekrarlanan “kapitalizm”, “emperyalizm”, “mazlum milletler” gibi kavramlara hiç değinilmemesi, bunların yerini “iktisadi bağımsızlık”, “kapitülasyonların kaldırılması”, “yabancı sermaye” ve “liberal ekonomi” terimlerinin almasıydı.

Mustafa Kemal İzmir İktisat Kongresi’ni açtıktan sonra, 18 şubatta Eskişehir’de Lozan Barış Görüşmeleri’ne ara verilmesi üzerine ülkeye dönen İsmet Paşa ile buluşmuş ve iki lider 20 şubatta Ankara’ya dönmüşlerdi. Kongrenin bundan sonraki bölümleri onsuz devam edecekti.

Başlangıçta üç bin delegenin gelmesi planlanmıştı ama kongrenin sürdüğü 18 gün içinde peyderpey gelenlerin sayısı ancak 1.135’ye varabilmişti. Kongrede sağ cenah tüccarlara, sol cenah amelelere, merkez ise çiftçilere ayrılmıştı. Sanayiciler ise, çiftçilerle amelelerin arasına sıkıştırılmıştı. Büyük bir heyecanın hâkim olduğu kongrenin başkanlığını sivil giysiler içindeki Kâzım Karabekir Paşa yapıyordu. İktisat Vekili uzun bir konuşma yaptı. Ardından sahneye Azerbaycan Sefiri Abilof’la Sovyet Sefiri Aralof çıktı. Abilof’un sade bir baş selamıyla yetinmesine karşılık, Aralof’un Türk usulü selam durarak “Yaşasın Türkiye, yaşasın Ordu!” diye bitirdiği teşekkür konuşmasını delegeler “Yaşasın Ruslar!” nidalarıyla karşıladılar.

15 gün süren kongre, 98 yıl önce bugün oy birliği ile Misak-ı İktisadi’yi (Ekonomi Andı) açıkladı.

Bir iktisat programı olmaktan çok, zafer heyecanı ve geleceğe dönük umutları yansıtan, çoğaltılarak, ülkenin her bir yanına dağıtılan Misak-ı İktisadî’de alınan kararların bazıları şunlardı:

Ekonomide bağımsızlıktan fedakârlık edilmemeli.

Öncelikle millî kaynaklar değerlendirilmeli.

Yabancı sermaye zararlı olmayacak şekilde gelebilir.

Üretici, sanayici, ihracatçı desteklenmeli

Çiftçiye kredi verilerek, girişimciler teşvik edilmeli.

Kredi ve teşvikleri kurulacak millî banka üstlenmeli.

Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalı.

Demiryolu inşaatı programa bağlanmalı.

İş erbabına amele değil, işçi denilmeli.

Tüm işgücüne sendika hakkı tanınmalı


YAPI ALANINDA RESTORASYON ÖNCESİNDE "**İzmir İktisat Kongresi Anıtı" BULUNUYORDU.

Anıt; yaklaşık 2,5 metre yüksekliğindeki 4 nikel sütundan oluşuyor. Sütunlar, kongreye katılan tüccar, sanayici, işçi ve çiftçi gruplarını sembolize ediyor. Sütunların hemen arkasında, solda, kongrenin yapıldığı binanın tek fotoğrafını görebilirsiniz. Yıkılan binanın arazisine sahip olan Ayla Ökmen'in muvafakatiyle yapılmış olan anıtın açılışı 24 Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilmiş.


KAYNAK: YAŞAR ÜRÜK / E- KEMERALTI
FOTOĞRAFLAR: EROL ŞAŞMAZ ( ESKİ FOTOĞRAFLAR ALINTIDIR.)
Kemeraltı - Guiffray Hanı/ Bakırcıyan Hanı/ Hamparsumyan Hanı??- (Konak Merkez) Fotoğraf Galerisi